Thursday, February 24, 2011

Pssst sevgili okur bir bakarmisin buraya?

Evet evet sen, sana sesleniyorum sevgili okur ;)

Her sabahki gibi bloguma girdim baktim ne var ne yok blog alemlerinde diye birde ne goreyim :) 200 kisi olmusuz, daha dogrusu olmussunuz :) Napiyorsunuz siz bolunerek mi cogaliyorsunuz yoksa ureyerek mi? Her ne yapiyorsaniz iyi yapiyorsunuz, bu hizla artisa devam ;)

Yok canim oyle blog izleyicisi manyagi falan degilim, herkes beni izlesin modunda hic degilim, ama insanim sonucta seviniyorum birileri izleyince :) Gecenlerde bir blogda okudum blog yazarinin esi demis “kim okusun seni” diye – dusman basina boyle koca. Kocakisisi ne kadar desteklemisti beni blog olayinda, hatta blogun yarisi da ona ait ama yazmiyor ki! Hani hatun ne cok konusuyor adama firsat kalmiyor diye dusunenlerdenseniz altini cizeyim dedim :)

Tum bunlar bir yana hakikaten cok merak ettigim birsey var; Neden okuyorsunuz beni??

Aklinizdan zorunuz mu var :D Yoksa bos vaktiniz mi cok? Belkide okuyup okuyup halinize sukrediyorsunuz Allah ne deliler yaratmis diye :) Ya da ben size izlemeye aldim diye sizde aldiniz ayip olmasin diye (hic geregi yok bosuna zora sokmayin kendinizi sanal alem burasi ben takmam oyle ufak seyleri) ama okumuyorsunuz bile, hatta sileyim diye firsat kolluyorsunuz :D Uzar gider bu liste…

Samimiyetle soruyorum, neden okuyorsunuz benim zirvalamalarimi? Eger bir iki satir yazmaya firsatiniz varsa ve bu merakimi giderirseniz sevinirim :) Hatta sesi solugu cikmayan izleyici kitlesi sizde yorumda bulunursaniz daha da cooook sevinirim :)
Ek olarak baska bir arzuhalde daha bulunacagim, elini veren kolunu kurtaramaz benden :) Blogun dizaynini degistirmek istiyorum ne zamandir. Arka planin cok yuklu olmasindan dolayi sayfayi goruntuleme problemleri olabilir veya her yer rengarenk diye ekledigim cogu fotograf dogru duzgun gorunmuyor bile… Bembeyaz bir arkaplan yapmak var aklimda, ama ilk goruste asik oldugum, Paris hikayesi ile butunlesmis bu bir adam ve bir kadin fonunu kaldirmaya da elim gitmiyor. Anladiniz siz ;) bir akil verin ne yapayim?

Monday, February 21, 2011

Pazartesi Kahkahasi

Aklimda tamamen farkli birseyler yazmak varken (nereden denk geldim bilmiyorum) Mehtap Erel'in su yazisina denk geldim, inanin yanaklarim agridi gulmekten, paylasayim dedim :D
Guzel gecsin haftaniz...
on not: benim gibi delilerde varmis hayatta, bende dugun zamani boyleydim :))) ne diyeyim kocasina Allah sabir versin :)

Abartmazsam Adım Mehtap Değil!
Beni eski ve yakın tanıyanlar bilir. Ben bir şeyi can-ı yürekten yapıyorsam dibini bulmayı severim. Yani tadını çıkarırım, abartırım. Ve o hevesle yaptığım şey her ne ise, bozanı da affetmem…

Misal; düğünüm. O kadar özen, bözen hazırlandım. İkram edilecek yemekleri bile önceden gidip yedim, tadına baktım o vaziyetteyim. Yer içime sindi, gelinliğim tam istediğim gibi oldu, davetiyeler, masa kartları, el çiçeğim, orkestra… Eşim Balıkesirli ama ben Karadenizli olduğum için Karadeniz Halk oyunları ekibi…

Düğün akşamı tam bir kavram kargaşası yaşanıyor çünkü düğün belli bir mantık silsilesi izlemiyor. Bana “Ya Mehtap biraz alakasız olmayacak mı?” diyen herkesi ebediyete kadar susturduğum ve içimden geçen her tür şeyi düğünüme entegre ettiğim için olay şöyle gelişiyor. Kokteyl alanı, Vivaldi, Bach, prolonge, nikah, düğün tarafı Karadeniz Horon ekibi, pasta, Jazz…. Yanlış anlamayın, bir kısmı gündüz bir kısmı gece değil. Hepsi gece ve tüm bu işler aynı dört saat içinde vuku buluyor.
Her şey yolunda giderken orkestra sahne alıyor, tango falan yapılacak ama orkestra benim daha önce dinleyip ayarladığım orkestra değil. Bir aksilik olmuş, başka orkestra gelmiş.

Özet geçiyorum. Kendime geldiğimde çok yakın iki kız arkadaşım beni kuyruğumdan duvağımdan yakalamış solistin üzerinden almaya çalışıyorlardı. Sonra babam anlattı. Sarhan’ın ve tüm sülalesinin gözleri kocaman açılmış çünkü ben şarkıcıyı “Bu sesle mi? Bu sesle mi?” diye bağırarak boğmaya çalışıyormuşum.

Aksiliğe tahammülüm yok yani…

Şimdi canım, kanım, her şeyim, bitanem, yavrum, oğlum sünnet oldu. Abartının kralını yapmam lazım çünkü canım öyle istiyor. Olay yazın olacak ama ben şimdiden tırmalamaya başladım.

Ben: Çok zamanım da yok, nasıl yapsak? Acaba bir organizasyon firmasıyla mı anlaşsak?

Sarhan: Ne için?

Ben: E onca şeyi ben nasıl organize edicem sünnette? Vaktim yok!
Sarhan: Hangi onca şeyi?

Ben: Hah süper! Şimdi dansöz istiyorum, üç tane. Sarışın, esmer, kızıl saçlı. Ayrıca dört tane kız istiyorum. Bir taht olacak. Bu dört kız bir takım seksi folklorik giysilerle Atahan’ı tahtla salona taşıyacak.

Sarhan: ….

Ben: Salonun bir tarafında bir otağı kurulsun, küçüğünden, orada kadınlar isteyene kına yaksın. Yine Karadeniz halk oyunları gelsin, sekiz erkek, horon tepsin böyle erkek erkek. Davul, zurna faslı olsun. Sonra orkestra olsun. Böyle neşeli, eğleneceğimiz bişiler çalsın. Yan tarafta ayrı bir bölüm olsun. Orada animasyon, sihirbaz, palyaço, balondan köpek yapan insanlar, macuncu, bilimum ne varsa. Çocukları orada ayrı bir ekip eğlendirsin.

Sarhan: Otağı?

Ben: Tabii! Hatta düğünü yapıcağımız yere Atahan atla gelsin. Bu çok mühim!

Sarhan: Otağı kuruyoruz? Salonun bir yerine?

Ben: Hindi olsun, yılbaşı gibi, seviyorum ben hindinin tadını

Sarhan: Hindiyi bir gece önce Kımız’da bekletsinler mi?

Ben: Mehteran takımı mı tutsak? Onlar mı getirse Atahan’ı salona? Sanki İstanbul’un fethi gibi. Oğlum sünnet olmuş beah! Aslanım! Ya da dur, deniz kenarında bir yerde yapalım. Gemiyle gelelim.

Sarhan: Gemi?

Ben: Tabi! Yavuz Zırhlısı’nı temsilen! Hatta Karadeniz Ekibi'de zırhlıdan insin! Atahan onlarla horon tepsin.Sarhan: Atahan niye horon tepiyor? Ben Balıkesirliyim.

Ben: ….

Sarhan: Ne?

Ben: Atahan Karadenizli çünkü annesi Karadenizli. Dedesi Karadenizli! Ananesi Karadenizli!

Sarhan: Babası Balıkesirli ve benim bildiğim kadarıyla baba nereliyse çocuk oralı oluyor.

Ben: Medeni kanun beni ilgilendirmiyor. Ben oğlumu Karadenizli gibi yetiştiriyorum. İsterse nüfus cüzdanında Kuveyt Federe Cumhuriyeti yazsın çocuk Karadenizli bir erkek gibi yetişiyor. Evlat benim elimde, anası benim.

Sarhan: Kuveyt Federe Devlet değil.

Ben: Ve bu bir Balıkesirli için çok şey ifade ediyor olmalı ama bir Karadenizli için şöyle: “Velev ki federe, bana ne?” anlatabildim mi?

Sarhan: Sana bakıyorum bazen, uzun uzun ve kendime “Beni aşık eden neydi?” diye soruyorum.

Ben: Peki, gücenme. Madem bu kadar önemli senin için sizin çocuklarda şortlarını giysin gelsin. Biz müdahale etmeyiz.

Sarhan: Efe onlar efe!

Ben: Tamam bişi demedim. Hem onlar gelsin hem benimkiler. Şişme oyuncaklar da getirtsek. Ya nerde yapmalı, kocaman yer lazım bize.
Sarhan: Stadyumda yapalım Mehtap. Zaten Milli Bayram gibi bir şey yapıyoruz. Konuklar otursun tribünlere. Mehter Takımı hindi dağıtsın. O arada Horon ekibi Yavuz zırhlısını çekerek geçirsin önlerinden. Stadın ortasındaki otağıdan Kuveytli dansözler çıksın. Sihirbazlar şişme oyuncaklarda zıplayıp dansözlerin üzerinden uçsun. Bu arada da efeler atlarla geçiş yapsın.

Ben: …

Sarhan: ….
Ben: Niye bizimkiler değil efeler biniyor ata?

Bilmiyorum ne olacak. Yalnız bir şeyden eminim, evin salonuna da olsa, otağı kurduracağım kardeşim!Son sözüm budur…

Mehtap Erel15.02.2011 alintidir.

Friday, February 18, 2011

Thursday, February 17, 2011

Yumurta mi solungac mi? sec birini...

Yakinda ya yumurtlamaya baslayacagim ya da kuyrugum ve solungaclarim cikacak! Bir tavuk bir balik, bir tavuk bir balik… hakikaten yeter yani. Ogle yemekleri tam bir iskence benim icin. Artik beni hic sasirtmayan bahtsizlik seramonim olaraktan isyerime yakin adam gibi bir tane yemek yemelik yer yok. Singapur yemek cennetiymis, hadi ordan! Tamam disarida yemek cok ucuz ama yerel insanlar icin, bizim gibi hanim evlatlari icin degil. Zira disarida yemeye en fazla iki gun dayaniyoruz, ucuncu gune mutlaka ya midemiz bozuluyor ya da bagirsaklar tutmuyor :D
Herseye ragmen ogle yemeklerini disarida yemek zorundayiz ne yazik ki :( Eh aksam eve zar zor gidip anca aksam yemegini yapan ben tabii ki birde ertesi gunun ogle yemegini yapacak degilim hic beklemeyin. Yani bu demek oluyorki haftanin 5 gunu ya tavuk ya balik!! Her ne kadar bir ara bana fenalik gelip yok yemem artik diye isyan edip kendimi biskuviye vurduysam da. Bir paket biskuvi bana ne desin yahu, bir sure sonra karnim gurulduyor elim ayagim cekiliyor, adam gibi yemegin yerini tutarmi, eh tutmaz tabii. Bende bir iki gun biskuvi, bir iki gun kafeterya yemegi ile idare ediyorum.


Bir suredir havalarda duzeldi sonunda, haydi dedim isyerinin dondurucu klimalarindan kurtulup gidip disarida yemek yiyeyim, hem iligim kemigim bir isinsin hemde normal (!) bir yemek yemis olurum, ver elini kafeterya...
Birincisi civarin en pis ve en az cesidi olan kafeteryasi en yakinimizda tabii ki! Eh kacis yok yollandim oraya. Birde sanki yemekler cok matahmis gibi bir tiklim tiklim anlatamam. Cogunlukla yedigim – daha dogrusu yemeklerini yiyebildigim- orta dogu dukkanina yoneldim, sanirim bu adamlar ya Tunuslu ya Cezayirli.
Ilk geldigimde ilk kez orada yemistim, baktim bir koca doner var tamam dedim yiyebilecegim gibi birsey. Allahin akillisi, araplardan ne zaman iyi birsey cikti ki simdi ciksin! Doner dedigim tavuk fileleri koymuslar ust uste pisiriyorlar, bildigin parca et gibi birsey, ustinede vicik bir yogurt sosu. Yetmezmis gibi yaninda da bir pilav var ki icler acisi. Topaklanmis haslanmis pirincin icine safran (ya da cakmasi, 2 dolarlik pilava ne safrani), sonra kuru uzum ve bilimum baharati doldurmuslar al sana pilav! ama tatli pilav…


Iste o ilk zaman begenmedigim ve yiyemedigim tavuk donerle pilavi bugun gayette guzel hapir kupur yedim! Hemde tabaklarin ve catal kasigin ne kadar pis oldugunu, her zaman sadece soguk su ile yikandiklarini bile bile!! Ama dusunmemeye calisarak :)
Ne diyeyim Allah kimseyi aclikla terbiye etmesin, ac olunca insan eninde sonunda buldugunu yiyor.

Pisim ben pis :)


Dipnot: Gezemeyince yazdigim iki yazidan biri yeme icme oluyor yahu, bir b.k bogazlilik var cozemiyorum, ben gezeyim en iyisi :D

Dahabirdipnot: Isim gucum cok yahu yazacak bin tane sey birikti, oylece bekliyor, coguda yine yeme icme hakkinda :))))

Endipnot: Ama super bir inegol kofte hikayesi var anlatmam lazim :)
A.

Saturday, February 12, 2011

Tavsan Yılı Izlenimleri

Gectigimiz haftasonu Cin yeni yili vesilesiyle uzun bir haftasonu tatili yapmanin yani sira Cin yeni yili neymis nasil kutlanirmis onu da gorduk yakindan.

Oncelikle soyleyeyim pek de matah birsey degil, ayni bizim kurban yada ramazan bayrami gibi aile ziyaretleri ve yeme icmek olusturuyor kutlamalarin genelini. Tum dunya uzerindeki kutlanan yeni yildan farkli bir zaman diliminde olmasinin sebebi de ay takvimi kullaniyor olmalari. Aslen Cin'de 15 gun boyunca kutlaniyormus, ama Singapur'da sadece iki gun tatil ve kutlama var, gerisine aileler kendi iclerinde devam ediyorlar.

Yeni yil kutlamalarinin acilisini rengarenk bir cesit makarna yada salata turu birsey (tam emin degiliz ne oldugundan detayi ile arastirmak lazim bunu) ile yapiliyor. Once bu yiyecegi havaya atip, iyi dileklerde bulunup sonra yiyorlarmis! ogrendigimize gore :) Cin yeni yilinin bir diger ogesi ise portakallar ve mandalinalar! Hani olmazsa olmazlari ama bununda anlamini bilmiyorum tam olarak (bende hicbirsey ogrenmemisim ki yahu!!).

Oncelikle kendimizi China Town'a attik, hani Cin mahallesi oldugu icin suslemeler ve kutlamalar daha bir ozeldir diye. Ama ortalik oldukca sakin ve bostu - ki Cin mahallesi normalde tiklim tiklim olur. Geleneksel olarak heryer kirmizi Cin fenerleri ile suslenmisti. Ve tavsan yilina ithafen tavsan figurleriyle...



Bu cicekleri ilk gordugumde gercek kiraz agaci cicekleri sanmistim ama ne yazik ki degillermis, hepsi yapay, zaten bu iklimde yasamalari imkansiz...


Bol bol kirmizi fenerler ve tavsan ailesi maketi :)



Cin mahallesinde pek birsey olmayinca haydi dedik gidip Orchard Road'a bakalim, zira sehrin en unlu ve civcivli mekani :) Acikcasi biraz hayal kirikligina ugradim cunku yeni yil zamani Orchard'da her yer isil isil suslerle doluydu, hatta abartmislardi ama Cin yeni yili icin pek de ozel birseyler yoktu ortalikta.

Sadece bu cicekten yapilma tavsanlar...




ve alisveris merkezlerindeki fenerler...


Isin en ilginc yani her zaman adim atacak yer olmayan bu mekanlarin hepsi neredeyse bostu ve tum alisveris merkezleri kapaliydi ki Singapur demek alisveris merkezi demek varin gerisini siz dusunun. Hayat bir nevi durmustu yani.

Ertesi gun Singapurlu arkadaslarimiz tarafindan geleneksel Cin yilbasi yemegine davet edildik, eh davete icabet etmemek olmaz degil mi, bizde gittik :)
Cinlilerde geleneksel yilbasi yemegi hindi falan degil "Steam Boat". Steam boat bir cesit haslama. Genellikle masanin ortasina konan kucuk gazli ocagin uzerine yerlestirilen tencerede corba gibi icinde gerekli baharat ve aromalar olan bir su kayniyor ve insanlar ellerine gecirdikleri bilimum et, sebze, hayvan ne varsa bu tencereye atip kaynatiyorlar. Kaynamak dediysem su kaynarken birkac dakika bekleyip sonra cikarip yiyorlar...


Eh biz basimiza ne gelecegi bile bile gittigimiz icin artik hic soylenmeden kabullenmis bir sekilde masaya oturduk :) Gelen tencerenin icine her turlu deniz canlisi ve kabuklusu girdi, kimi kabuguyla kimi ayagiyla bacagiyla!! Hele bir kismini gorsem markette elimi suremem "iyyy" der kacarim. Ustune olduk olmadik her turlu tofu ve turevi girdi ayni tencerenin icine! ki ben hic sevmedim sevemedim su tofuyu tatsiz tuzsuz vicik bisey :(
Tum bunlar yetmezmis gibi birde "fishball" (yani balik koftesi) eklendi ki iste bu anlatilmaz yasanir diyorum. Zira kocakisisinin fisball icin tek bir tarifi var ve kesinlikle cok yerinde bir tespit "tadi ayni cocuk sumugu gibi"... En uste birde sebzelerle dana etlerini ekledilermi ayni tencereye!! yeme de yaninda yat!!

Yaklasik bir bes dakika sonra arkadas elindeki kepceyi tencereye daldirip icinden yakaladiklarini bizim tabaklarimiza boca etti, bizde tesekkurler ettik bize verdigi bu harika vicik seyler icin, hatta yerken "ooo harika, cok super, bu ne lezzet" gibi iltifatlarda bulunduk el mecbur :) Hatta kocakisisinin sansina iki tane fishball dustu :)))) Nasil yedi bilmiyorum ama bana ilk soyledigi sey "ooo ne harika vicik vicik bebek sumugu, hmmm cok leziz, asla yiyeyim deme" oldu - tabii ki Turkce olarak :)
Tabii o karisimin boca edildigi tabaklarda birde pilav vardi - pardon haslanmis pirinc!! O pirinc zamanla tenceredeki tum deniz urunleriyle gelen suyu cektimi! oldumu sana balik sulu pirinc!! Hapur kupur yedik o igrenc balik aromali haslanmis pirincleri!

Yani anlayacaginiz yine feci bir yerel yemek tecrubesi gecirdik, hemde gule oynaya agzimizi sapirdata sapirdata yedik herseyi, yetmedi ustune ilave istedik :) Hani hatir icin cig tavuk yenir derler ya, cig tavuk ne ki bunun yaninda...
A.


Thursday, February 10, 2011

Izlemeli mi izlememeli mi...

Yine izlenen ve tavsiye edilecek filmler birikti, hemen paylasip rahatlamam ve yenilere yer acmam lazim.

Oncelikle animasyon delisi olan biri olarak tabii ki de animasyonlarla baslayacagim :)

Ilk siradaki animasyon filmimiz yeni olmamakla birlikte adini ilk kez duydugum ve bayildigim bir film; Coraline. 2009 yapimi olan bu film fantastik bir hikaye, annesi ve babasinin hayat telasesine dusup ihmal ettigi mavi sacli kucuk bir kizin hayatinda olan olaylari anlatiyor. Oldukca emek harcanmis bir yapim, inanilmaz detaylar var, kesinlikle tavsiye ederim :)



Ikinci animasyon ise daha yeni gosterimde olan “Rapunzel” yada diger isimi ile Tangled (Karmakarışık)…

Baslangicta oldukca cocuksu dursa da (tam bir Disney filmi!) ilk dakikalarda insani hemen sariyor, hele hele bizim gibi animasyon hastasi iseniz :) Ama bildiginiz peri masali, fazla birsey beklememekte fayda var. Hikaye bildigimiz rapunzel hikayesine oldukca benzerlik gosterse de, konuyu mumkun oldugunca degistirip ilginc bir hale getirmis yapimcilar. Bu animasyonda da bir suru guzel detay dolu ve Rapunzel tam anlamiyla bir sirinlik abidesi. Ozellikle ailecek izlenecek bir film diyorum ;)



Diger filmlere gelince ilk sirada Ye, Ic, Yat filmi var… ups pardon Ye, Dua Et, Sev olacakti. Sevmedim sevemedim! Cok bilindik bir hikaye, artik herseye sahip olan doyumsuz insanlardan ve onlarin hikayelerinden gina geldi. Kaldi ki hikayenin devami da ayni, dunyanin farkli uclarinda kadin kendi kendine bulamadigi ic huzurunu ariyor, gelip Uzak doguda buluyor! Hele hele Bali de… yok yok kesinlikle olmamis, tamam Bali ile ilgili kotu anilari bir kenara birakmaya calistim izlerken ama hersey oyle film!! Ki, gercek hayati gormemis olsam Bali'de yutacagim tum film hilelerini. Kisacasi biz pek sevmedik, onca tantanaya hic gerek yokmus boyle bir film icin, ammavelakin eger cok bol vaktimiz var illaki izleyecegiz derseniz bol eglenceler izleyin gorun gununuzu :)



Gectigimiz hafta izledigimiz bir diger film ise Aşk Sarhoşu adi ile Turkceye cevrilmis olan “Love and other drugs” filmi. Bastan uyarayim, oyle coluk cocuk hep beraber izlenecek bir film degil zira filmde bol bol yatak sahnesi var- eh ne de olsa film bir yandan viagranin varolus hikayesini anlatiyor :)) Yok ben takmam oyle seyleri cocuk mumkun olan en kucuk yasta ogrensin diyorsaniz o ayri :D

Film ozellikle Anne Hathaway oldugu icin izledigim bir filmdi ama ne yalan soyleyeyim pek aradigimi bulamadim filmde (ne ariyorduysam!!) Eglenceli bir film, yapacak birseyiniz yoksa oyle bosbos koltuga yayilip sevgili ile birlikte izlemeye deger.



Ve son izledigimiz film gercekten bir basyapit! Black Swan…

Darren Aronofsky’nin izledigim ilk ve son filmi “Requiem for a Dream” olmustur, o filmden sonra bir daha asla izlemem bu adamin filmlerini demistim ama Natalie Portman olunca isler degisti. Natalie Portman’a ve oyunculuguna bayilirim zaten ama kesinlikle son yillarda izledigim en kaliteli filmlerden birine imza atip harika bir film cikarmis ortaya. Film bir balerinin kendisiyle ve cevresiyle iliskilerini ve bu sirada yasadigi hezeyanlarini cok guzel anlatiyor. Kesinlikle ve kesinlikle izlenmeli derim. Oldukca gerilim dolu, tuyleriniz diken diken biran gozunuzu kirpmadan izleyeceginiz, insana bircok seyi sorgulatan bir film, Natalie Portman’in harika oyunculugu ile bambaska olmus.



Yazmak icin arayi uzatinca sanirim bir kismini da unuttum bile izledigim filmlerin :)

Simdilik benden bu kadar, gidip biraz daha film biriktireyim :)

A.

Monday, February 7, 2011

Singapurdan kisa kisa notlar 2

Haftasonu yogunduk, yeni yil kutlamalari, yenilen birsuru ivir zivir, dostlarla gecirilen zaman… Detaylari bir ara yazacagim o zamana kadar bununla idare ediverin :)

Eskilerden bir yazi, arsivi karistirirken karsima cikti 12.07.2010’da yazmisim ama yayinlamayi unutmusum. Su yazinin devami aslinda, Singapur gozlemlerim…

-Bu ulkede hersey muzik caliyor, mesela evdeki elektrikli aletler! Camasir makinesi, bulasik makinesi, bilimum duy ve tuslar!! Hersey bipleyip duruyor, hatta yetmiyor camasir makinesi yikama programinin bitisini ilginc bir melodi ile haber veriyor. Ilk basta iyi ama zamanla her dokundugunuz seyin ditlayip biplemesi sinir bozucu.

-Camasir bulasik makinesi dedim aklima geldi, burada bulasik makinesi kullanan yok gibi birsey. Ilk tasinirken bulasik makinesi lazim dedigimizde herkes suratimiza uzayli gormus gibi bakti. Isin ilginc yani cok yeni olmayan evlerde mutfakta tek musluk var ve sadece soguk su akiyor, eh gerisini siz tahmin edin… bulasiklar soguk su ile calkalaniyor sadece!!

-Camasir makinesinde de durum farkli degil. Genelde yaygin olan ustten yuklemeli camasir makineleri. Yukleme yonu onemli degil ama bu makinelerin en buyuk dezavantaji sadece 30 dereceye cikabiliyor olmalari!! Yani camasirlarinizi soguk su ile yikamaya mecbursunuz! Eh ne kir cikiyor ne leke!

-Elektrik duylari ve prizleri bizim alistigimiz gibi degil, hepsi 3lu giris yani hicbir Avrupa cihaz bu soketlere uymuyor ama kucuk bir adaptor ile sorunu halletmek mumkun. Tabii buradan alinan cihazlar memlekette nasil kullanilir bilemem :(

-Evlerin icinde en sevdigim sey cop delikleri. Hava cok sicak oldugundan evde cop tutmak sakincali, bundan dolayi her evde ana cop kutusuna bagli bir kanal var. Kapagini acip copunuzu icine birakiveriyorsunuz, hoop gidiyor, bu kadar basit (kocakisisi bunu cok seviyor oyle cop cikar derdi olmadigi icin).

-Uzakdogulu insanlarin cogu cok pis, oyle boyle degil, bizim alistigimiz hicbirseye benzemiyor. Mesela ilk zamanlar trende yere oturmus cat cut tirnaklarini kesen bir kiz gormus ve cok sasirmistim. Zamanla gordum gayet normal bu tur seyler burada, zaten tek sasiran da bendim o olaya.

-Gorunurde demokrasi ve ozgurluk var gibi gorunse de aslinda insan haklari ve ozgurluk gibi kavramlarin ici bos. Ulkeyi bir aile yonetiyor aslinda, gostermelik bir Cumhurbaskani secmisler, ve en buyuk gelirler en zengin sirketler bu ailenin yonetiminde (bu hikaye cok tanidik mi geldi ne).

-Insan haklari yok deyince aklima geldi. Burada hizmetciler ve dadilar cok yaygin. Hizmetcilerin neredeyse tamami Filipinlerden geliyor ve inanilmaz dusuk ucretlere calisiyorlar. Evin temizligi, alisverisi, yemegi ve cocuk bakimi genelde bu hizmetcilere ait oluyor. Evin hanimlari ne mi yapiyor? Calisiyor…

- Hizmetciler icin evlerde ozel bir oda bulunuyor, sadece dort duvar ve ancak icine yatak sigacak buyuklukte. Yani bildiginiz modern hapishane. Ne cami var ne havalandirmasi, insan yasamasi mumkun degil iceride. Mesela bizim evdekini biz kiler olarak kullaniyoruz, ancak o kadar buyuk.

-Eh bu kadar kotu kosullarda yasadiklari icin ve kendi ulkelerinde de hayat zor oldugu icin (Filipinlerde kadinlarin cogunlugu seks ticaretinde kullaniliyor ne yazik ki) bu hizmetcilerin tek amaci biran once koca bulup kurtulmak (imis!). Bu sebeple cevrede yasli yasli adamlarin kolunda genc Filipinli bayanlar gormek mumkun. Haftasonu izin vaktinde ilk yaptiklari sey hazirlanip ava cikmakmis (!) benzer seyler gordum ama detaylari Singapurlulardan duydum, ne kadar dogru gormeden bilemem…

-Singapurlular egitim ve calisma konusunda inanilmaz disiplinliler. Okumak cok onemli, calismak da. Inanilmaz bir is disiplinleri var ve asla mazeret kabul etmiyorlar.

-Okullarda verilen egitimlerde oldukca yogun. Sabah dersten once ogrenciler okulun bahcesinde oturup yarim saat kadar kitap okuyor. Nerden mi biliyorum, evimizin yaninda tam iki adet okul var :) Cocuklar saat 7’de okula geliyorlar ve buz gibi yere oturup kitap okuyorlar yarim saat kadar. Ayni sekilde okuldaki kurslar ve uygulamalar da cok agir, haftasonu bile aileler calistigi icin cocuklari okulda oyaliyorlar bir suru muzik, beden kurslari ile. Yani cocuklar hep okuldalar, hic cikamiyorlar, bizimkilerde sikayet ediyor okuldan!

-Ulke kucucuk oldugu icin uc bes tane televizyon kanali var. Eh dogal olarak da hepi topu 10 bilemediniz 15 tane unlu var :) Evirip cevirip ayni adamlari cikariyorlar programlara. Televizyonu aciyorsunuz ayni adam once haberleri sunuyor, sonra dizide oynuyor, ardindan da yarisma programini sunuyor, saka gibi :)

-Televizyon, radyo ve bilimum yayin organlari devletin kontrolu altinda ve manipule ediliyor (bu hikaye de tanidik geldi degil mi). Halk inanilmaz bir sekilde suru psikolojisinde, tepedekiler ne derse dogrudur, kurallar neyse odur modunda. Surekli yayinlarla, anonslarla (en buyuk ornegi metro istasyonlarindaki binlerce gereksiz ve anlamsiz anons) korkutup, sindiriyorlar, saskina ceviriyorlar insanlari.


-Dedigim gibi kurallar cok onemli onun icin herseye kural ve ceza var. Bazilari iyi de bazilari cok sacma. Mesela sokaga cop atanlara 500 dolarmi 1000 dolar mi ne ceza var bu gayet iyi. Iste metroda bisey yemek icmek yasak, bu da iyi. Ama gecen metroda bir arkadasimiz fenalasmis, yasak diye kiza su vermemisler!!

-Bir diger sacma yasagi da otobuste gorduk yarildik gulmekten, sofore saldirmanin cezasi 500 dolar :)))) Bunu yazmaya gerek mi var simdi! Soforle konusmayin kismini anlarim ama sofore saldirmayin ne?!


Simdilik bu kadar, aklima geldikce eklerim belki...
A.

Thursday, February 3, 2011

Kadinsi muhabbetler

Sanirim tatil bahanesiyle blogumla ozlem gideriyorum, bol bol yazarim artik bu dört gün boyunca :) Dun temizlik yaparken cekmecenin dibinde bunlari buldum. Gecen yil yilbasi zamani Almanya'dan (sanirim Douglas'dan) almistim bu makyaj setlerini. Neredeyse hic kullanilmadilar :( Oradayken evde calistim hep, makyaja gerek olmadi evin icinde :) Simdi ise sicak havadan dolayi makyaj falan yapmiyorum pek. Eh bu cici setlerim de cekmece koselerinde kaldi dogal olarak, dun bulunca sevindim birden.


Ilk gordugum anda pembe rengine vurulmustum pembe delisi bir insan olarak. Sonrasinda baktim cok kullanisli bir set, bircok renk bir arada hemde neredeyse cuzdan buyuklugunde. Cantaya sigiyor, her an elinin altinda, sirinligi de cabasi :) Indirimde oldugunu gorunce de dayanamayip almistim kendime yilbasi hediyesi :)





Kutulari orada acmamistim, demo versiyonundan secmistim model ve renkleri. Eve donuste yol boyu bir islik sesi, nerden geliyor bu ses allahim cildiricam. Evde kutuyu bir actim ayni islik :))) Megerse kutularin icine isiga duyarli sensor yapmislar islik sesi oradan geliyormus :D
Ne alaka hic bilmiyorum ama kocakisisi ile bol bol kutulari acip kapadigimizi ve uzunca sure oynadigimizi hatirliyorum :) Dun kutuyu aciverince duydugum islik sesi bir yil oncesine goturuverdi beni aniden.


Almanya'ya dair ozleyecegim birsey daha; envai cesit, kaliteli ve guzel kozmetik urunleri, hemde oldukca uygun fiyatlara...

Wednesday, February 2, 2011

Gong Xi Fa Cai

Bu ne soguk yahu, son dort gundur araliksiz yagan yagmur sonunda durdu da popomuz isindi biraz. Bu ne kardesim buz tuttu her yerimiz gunlerdir hirkalarla geziyoruz, gece battaniyelerle yatiyoruz, insaf ama!!!

Soylenme kismi bittigine gore asil konuya gecebilirim :)

Yok yok simdi de Cince ogrenmeye falan sarmadim :)
Bilindigi gibi bu Cinliler oldukca ilginc bir toplum, genelde herseyleri de bizden oldukca farkli. Yarin Cinlilerin en buyuk ve onemli bayrami olan "Chinese New Year" yani Cinlilerin yeni yili ay takvimine gore. Baslikta yazdigim ise Cince'de mutlu yillar anlaminda bir cumle - eger baska bir anlami varsa simdiden affola zira bir cizgisini bile anlamiyorumCince karakterlerin, feci kandirilmis olabilirim :))
Bu yil tavsan yiliymis, o nasil oluyorsa. Gorecegiz bakalim ortalikta tavsanlar mi ziplasacak :D

Cin yeni yilini falan kutladigimiz yok tabii ki bizim ama ortalik tipki bizdeki gibi bayram alani, hazirliklar kosturmacalar. Ayni bizim bayramlarimizda oldugu gibi aileler buyuklerine gidip bayramlasiyormus, akraba es dost ziyaretleri falan yani...


Bize ise sadece yan gelip yatma kismi dustu bu sefer, geldigimizden beri ilk kez en uzun tatile denk gelisimiz, misler gibi 4 gun. Bahanesiyle bir suredir erteledi
gim ev temizliginden tut da denenecek yeni tarifler, bitirilecek ufak tefek isler, bol bol dinlenme, uzun uzadiya keyifli kahvaltilar, biraz spor... daha bu liste uzar gider ben en iyisi bir an once harekete geceyim de tatil bosa gecmesin :)

Yeni yilda tavsaniniz bol olsun :)))
Haydi ben kactim, öpsün sizi tavsanlar :)

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails