Sunday, June 26, 2011

Ve beklenen an geldi...buyuk bulusma

Gunlerdir suren geri sayim bitti ve buyuk bulusma gerceklesti :)
Eriklerime kavustum! Neredeyse 5-6 yildir yuzunu gormedigimiz yesil eriklerle hasret gideriyoruz bol bol :)


Eh erikleri getiren aile bireylerine kavustugumuz kismi da es gecmemek lazim tabii :D
Biz simdi aile saadeti yasiyoruz bir muddet, etrafta olamazsam affola zira hem hasret gideriyoruz, hemde aile boyu yeni maceralara dalip yeni hikayeler biriktiriyoruz...
Iyi davranin kendinize ;)
Herkese harika bir haftasonu diliyorum :)

Thursday, June 23, 2011

Tabaklarim, Daiso ve ben

Uzun zamandir istedigim Japon stili tabaklarimi sonunda aldim :)

Uzak dogu havasi tasiyan tabak canaga oldum olasi bayilirdim, isterdim ama bu ilgim buraya geldikten sonra bir kat daha artti. Eh ne de olsa iclerini dolduracak malzeme bol burada :) Ilk zamanlar pahali magazalarda benzerlerini gorup gorup yalandim bol bol, zira fiyatlari tabak canak icin oldukca fazlaydi. Ancak gecenlerde Daiso’ya ugradigimizda bunlari gordum ve bayildim.

Daiso Japonya menseili, bizdeki 1TL dukkanlari gibi bir yer, tek farki daha kaliteli ve orjinal seyler satiyor olmasi. Ne alirsaniz alin sadece 2$. Inanilmaz guzel ve ilginc seyler var, bu dukkani gezmeye doyamiyorum, ay o neymis bu ne ise yararmis derken kendimi kaybediyorum. Tabii bir suru sey alip cikiyorum o da ayri :) Hatta moda dergilerinde falan gorup bayildigim ama bir turlu hicbiryerde bulamadigim o seffaf semsiyeyi de Daiso’da buldum, sonunda seffaf semsiyemde var :D Ilk yagmurda kendimi vurucam yollara keyif yapicam semsiyemle.

Neyse dedigim gibi sonunda istedigim tabaklari orada buldum ve muradima kavustum. Dolabi actikca bakip bakip seviyorum cici tabaklarimi, delimiyim neyim :))))

Hemen deneme yaptik haftasonu susi ile :)

Birde gecenlerde, ilk goruste asik oldugum ama surekli almayi erteledigim fincan kapagini aldim :) Cok mutluyum, onunla da ask yasiyoruz :))) Evde temsili de olsa minik bir kedim oldu, darisi sahicisinin basina…


Dipnot: Geri sayimda son gun, hatta son saatler, yakinda veririm haberleri :)

Monday, June 20, 2011

Tayland 3. sefer - Krabi Gezisi

Yine bir Pazartesi gunu sendromu ve yine is basi… Yapilacak binlerce isim oldugu halde yapmak istemeyen canima sanirim en iyi sifa oturup birkac satir yazmak :) Firsattan istifade gec kalmaktan da oteye gitmis olan son gezi yazisini yazmak lazim. Bu sefer cilgin maceralar yok, oradan oraya kosturup her buldugunu yemek icmek yok, sadece tatil yaptik ve bol bol dinlendik :) Iste o tatile ait satir aralari ve fotograflar…


- Bu sefer mekanimiz Tayland – Krabi. Bu Tayland’a 3. Gidisimiz, seviyoruz biz bu ulkeyi ve insanlarini. Phuketin hizasinda ama ana karaya bagli kucuk bir sehir Krabi. Henuz turist istilasina ugramamis pek, el degmemis, sessiz sakin tam da bizim istedigimiz gibi.




- Hic planda yokken onumuze cikan cok ucuz bir firsata hayir diyemedigimiz icin kendimizi Krabi de buluyoruz :) Seyahat sirketinin elemanlari havaalanindan bizi alip daha otele goturmeden Krabi sehir turu yaptiriyorlar :)


- Ilk duragimiz “Tiger Cave Temple” yani Kaplan ini tapinagi. Tayland deyince tapinaklar olmazsa olmazlardan. Sanirim Budha heykellerinden bana iyice fenalik gelmeye basladi yavastan :)




- Tapinak eskiden Kaplan iniymis, simdi ortalikta Kaplan falan yok. Boyle cirkin heykeller yapmislar adamlarda.






- Bu Budha heykelide bugune kadar gordugum en komik heykellerden biriydi, sacini mi tariyor yoksa elindeki bicak ve onunla sacini mi kesiyor anlayamadik!





- Herkesin din anlayisina saygim var tabii ancak bir yere kadar. Gidip bahcede duran dokuntu ucagin bile tepesin Budha heykeli koymak da neyin nesi yahu!?





- Budist tapinaklardaki en onemli seylerden biri bu gong. Ortasini tirmalar gibi bir hareket yapiyorlar ki o ne demek hic bilmiyorum.





- Cevredeki cocuklar yabancilara merak ve hayranlikla bakiyorlar biraz da. Fotograflarini cekerken bana poz veriyorlar gulumseyerek. Kafamdan binlerce dusunce geciyor o an, fakirlik ve yokluk diz boyu ama cocuk her yerde ve durumda cocuk! Farkinda bile degiller cevrelerinde olan bitenin, yuzleri guluyor isil isil. O an dunyanin cok guzel bir cografyasinda bircok seye sahip olarak dunyaya geldigim icin sukrediyorum (biraz da utanarak), bir yandan da her gezide oldugu gibi yasadiklarima ve yasadiklarimiza hayret ediyorum, ben cocukken su gezdigim gordugum yerleri gorecegim aklimin ucundan dahi gecmezdi, daha neler gorecegiz kimbilir umarim iyi guzel seyler olur :)





- Sonrasinda yerel marketlerden birine ugruyoruz ve oylesine gezerken kurutulmus balik paketleri gozume carpiyor ne zamandir bloga ekleyeyim yazayim dedigim birsey oldugu icin fotograflamadan edemiyorum. Bu kucuk kurutulmus baliklar uzakdogunun olmazsa olmazlari. “Silver Fish” olarak anilan bu baliklari marketlerde kiloyla bulmak mumkun. Her turlu yemegin icine katiyorlar. Ben en son pirincimin icinde bol bol bulmustum, ayiklasan olmaz yesen olmaz…





- En son duragimiz da belediyenin kurup islettigi bir balik ciftligiydi. Hem satmak amacli, hemde dalis yapilan mercanlara destek amacli olarak bircok tropik baligi yetistiriyorlardi. Ilk gordugumuz bu leopar kopekbaligi oldu :)





- Adini bilmedigim bu baliklari eger “Feeding Frenzy” oynamis olaniniz varsa eminim hatirlayacaktir :) Son okudugum mercanlar ve tropik deniz canlilari kitabinda bu turun oldukca tehlikeli ve zehirli oldugunu ogrenip cok sasirmistim.





- Kucuk Nemo ve babasi :) Cok hareketlilerdi resim bulanik cikmis ne yazik ki.





- Cok komik bir balikti bu, adi “Box Fish” yani kutu baligiymis.



- Tum gezileri tamamlayip aksama dogru otele ulastik. Kendimize yine leziz Tayland yemekleri ile bir ziyafet cektik. Yemek icin deniz kiyisindaki restoranlardan birine oturunca farkettik ki deniz gelgit dolayisiyla inanilmaz cekilmis – sanirim 100-150 metre vardi cekilme cok karanlikti net goremedik. Daha once hic boyle birsey yasamadigimiz icin sasirdik acikcasi, birde tirstik tabii tsunami falan mi olacak diye :)



- Ertesi gun yine tur sirketinin ayarladigi dort adalar turuna gittik. Krabinin icindeki plajlar pek iyi degil, hele gel-git dolayisiyla su da bulanikti. Ancak adalar cennet gibiydi. Sahilden 15 dakika suren bir “Long tail boat” yani balikci teknesi yolculugu ile ulasmak mumkun. Kiyiya oldukca yakin bu adalar, acik denizde degil daha cok ic denizdeler.





- Bu adaya sadece su kayalik kismini tavuga benzettikleri icin “Tavuk adasi” demisler. Ama bana sorarsaniz tavuktan cok hindiye benziyordu.





- Iki ada arasindaki bu incecik sahil gibi yer gel-git sonucunda belirip kayboluyor. Biz vardigimizda o kisim koskocaman bir yol ve plaj seklindeyken, bir saat icerisinde o gorunen yol sular tamamen altinda kaldi.





- Son duragimiz “Poda island” dan manzaralar…






- Biz mayo ve bikinilerin icinde kavrulup golgeye kacarken fotograf cekinen gelinle damadi gorunce sok oldum acikcasi. Tamam bende cok isterdim dugun fotograflarimiz boyle bembeyaz kumlarin ve turkuaz sularin oldugu bir sahilde olsun diye, kim istemez degil mi ;) Ama madem o firsati buldun neden gidip surat teknesinin onunde cekinirsin fotografi da manzaranin icine edersin! degil mi ama :)





- Krabi sahilinde gun batimi…





- Sonrasinda da kendimizi acik havada masaj yapan, dort yani acik bambu salonlardan birine attik :) Bir saat aromatik yaglarla masaj…. Anlatilmaz yasanir diyorum :))) Sanirim tum bir yilin stresi biraz olsun hafifledi :)



- Ertesi gun erkenden uyanip sahilde yuruyus. Ve sahildeki yuzlerce yengecin kumda yaptiklari desenler…





- Hayrete dustum, zira tum sahil bunlarla kapliydi ve oya gibi islenmisti butun kumlar. Bunlari Incelemekten yuruyemedim bile.



- Gunun devaminda bol bol yagmur vardi. Otel odasinda oturup bir suru sacma sapan film izlemenin tadina vardik. Hesapsizca gun boyu uyuyup uyandik, sorumluluklardan uzakta olmak ne guzel seymis :) Ve kocakisisi oda servisi denen seyin tadini cikardi bol bol :D





- Ve son gunumuzde yine sabah erkenden sahilde yuruyus ile basladik ise. Sonrasinda baktik Krabi’deki plajlar yuzmek icin pek uygun degil, hemen iskeleye yollandik ve oradaki bir diger (Isveclilermis) cift ile birlikte bir bot kiraladik adalara gitmek icin. Bot dedigime bakmayin bildiginiz sandal :)





- Gunu adalarda gecirip, bol bol yuzup guneslendikten sonra gec olmadan donelim dedik. Zira sezon disi yani yagisli mevsim oldugu icin aksam ustu genellikle hava bozuyor, deniz dalgalanip yagmur yagiyor. Hava gayet piril piril oldugu halde donus yolunda deniz dalgalanmisti ve yasadiklarimiz saka gibiydi. Bindigimiz sandal findik kabugundan hallice! Ve her dalgada burnu suya girip cikiyor!! Biz ise dalgalardan tamamen sirilsiklam bir haldeyiz! Tam 15 dakika bu durumda, kocakisisiyle birbirimize bakarak ve “biz akillanmayiz” diye kahkahalar atarak kiyiya ulastik. Sanirim Bali’de yasadigimiz o faciadan sonra bu yasadigimiz devede kulak kaldi ki hic korkmadan atlattik. Denize girsek ancak o kadar islak cikardik herhalde :D





Bir geziyi daha boyle sonlandirdik ve hayatin kosturmacasina gomulduk yeniden.
Cok sevdigimiz bir aile dostumuzun bir lafi vardir “O kapi bu kapi k.ciniza kazma sapi” diye :D


Yani sanirim bir sure gezi yok :)) Veya en azindan planlamiyoruz ama hayat ne getirir bilemem tabii, bizim sagimiz solumuz belli olmaz hic :)


Guzel bir hafta dilerim hepinize.
A.

Wednesday, June 15, 2011

Kitap tavsiye edin bana

Gecen hafta Pazartesi gunu kostur kostur bir hal olmusken, bir yandan isyerinde yapilacaklari tamamlayip ertesi gun tatile cikma fikriyle yerimde duramiyorken, bir yandan da her zamanki o ucsuz bucaksiz yapilacaklar listemi tamamlamaya calisip tek tek tik atmaya calisirken ve neredeyse ayni anda ellerim ayri ayaklarim ayri is yaparken ve de son mailleri atip 15 dakika sonraki toplantima yetismeye calisirken…


bilgisayarim virus alarmi verdi once…
sonrasinda da windows denen ucube “hard disk hatasi” yazdi ekrana…
ve hemen ardindan bilgisayarim sonsuz bir karanliga gomuldu :)))


Saka degil bu yazdiklarim gayet gercek, guldugume bakmayin sinirden. El mecbur toplantiya kosturdum aklim coken bilgisayarimda. Sonrasinda butun isler yarim, yapilacaklar listesi bitememis bir kat daha artmis sekilde herseyi oldugu gibi birakip tatile gittim tabii ki yapacak birsey yok.


Sagolsun sirketin bilgisayarcisi ben gelene dek herseyi halletmis, geldigimde piril piril tertemiz bir bilgisayara sahiptim. Eh tedbirlide kadinim (Ic ses: hadi ordan onceden basina gelmemis olsa gorurum ben tedbiri) ki onemli dosyalarimin tumu yedekliydi.


Lakin gidenler arasinda bir dosyam var ki karayaslardayim :(
“Turkiye’ye gidiste alinacak kitaplar” dosyam coken bilgisayarla birlikte gitmis. Oysa ne hevesle ve severek hazirlamistim o listeyi. Okudugum bloglardan, kitap sitelerinden, gazetelerin kose yazilarindan…


Neyse yapacak birsey yok yeni liste hazirlamaktan baska :) Iste o sebeptendir ki sizin yardiminiz lazim :)) Bekliyorum tavsiyelerinizi; son zamanlarda okuyup “tadi damagimda kaldi” dediginiz,” mutlaka herkes bu kitabi okumali harikaymis” diye aklinizdan gecirdiginiz, elinizden birakamayip bir solukta okudugunuz kitaplar neler?


Dip not: Gezi yazisi yok simdilik, isler yogun, belkide sadece resimleri eklerim bu sefer :)


Daha bi dip not: Su teras konusmasina ve kucaklanma olayina fena takigim, mumkunse kimse beni kucaklamasin kardesim! Her secimin hemen ardindan herkesi kucaklama muhabbeti yapip ilerleyen haftalarda ebemizi belliyorlar sonra! Istemem eksik kalsin.

En dipteki not: Geri sayim devam ediyor son bir hafta… Saka gibi lan cok heyecanlandim bak simdi bir hafta deyince bile :)

Monday, June 6, 2011

Leylek mi bizi havada gordu biz mi leylegi?

Cocuklugumdan beri bir anlam veremem su leylegi havada mi gordun muhabbetine. Bildiginiz gibi bu laf benim gibi poposu yer gormeyen ve surekli gezen tipler icin kullanilir :))

Sanirim bizim bu surekli gezme halimiz yuzunden leyleklerde kendi aralarinda konusuyor olsalar gerek;

Leylek 1: Nereye gidiyon giz yine A ile H yi havada mi gordun :)
Leylek 2: He valla havada gordum yine bi yerlere gidiyorlardi, iyi ki bakmisim iyicene bak benimde bu sene kismetim acildi gezip duruyom... diyerekten. (Benim leyleklerin sivesi neden boyle oldu ki simdi?)

Saka bir yana gecen haftasonumuydu neydi, oturmus evde kuzu kuzu calisiyorum, ise guce batmisim, bir de baktim ki camin onunden kocama bir leylek kanatlarini cirpa cirpa gecti gitti :)) Eh bosa gitmesin dedim :D

Tamam tamam artik iyice bahane uydurdugumun farkindayim ama ne yapayim gezi denince icim kayniyor yapacak birsey yok :D Hem nasil soylerim diye kivraniyorum burda :))
Yarin itibari ile yollardayiz biz yine :)
Korka korka ucaga binip, binbir hatim indirip, bir suru guzel ani ve fotograf biriktirip geri donecegiz yine...

Goz acip kapayana kadar donerim, sakin bir yere ayrilmayin.
A.

Sunday, June 5, 2011

Sac bakimi ve kellik uzerine bir oyku

Kendimi bildim bileli hep saclarim gucsuz olmustur ve dokulmustur. Ve ben surekli kuaforlerde, bakim urunleri satan dukkanlarda, yok o da olmadi cilt doktorlarinda gezmisimdir. Eh harcanan para da cabasi ama nafile...


Tam bu sekilde uc asagi bes yukari bir avuc sacla yasamaya alismis ben Singapur'a geldikten sonra bes beter oldum. Gelmeden once eh iste seklinde dokulen saclarim buraya geldikten sonra cildirdilar! Onceleri pek aldirmadim ama sonra sonra baktim ki olacak gibi degil bu hizla giderse kel kalacagim!! Kocakisisine dedim benim saclarim normalden fazla dokuluyor vallahi kel kalacagim diye. Yok yahu husnu kuruntu ediyorsun yoktur bisey takma kafani deyip beni basindan atti! Annemle konusuyordum telefonda, anne dedim burda bir gariplik var saclarim feci dokuluyor kel kalicam yakinda. Birde ondan aldim agzimin payini, yok yahu kendi kendini hastalik hastasi etme yoktur bisey sen kafani taktin diye dokuluyordur diye. Eh hal boyle olunca sustum tabii, dedim toptan kel kalayim da o zaman inanirlar belki, iste o zaman cemkiririm suratlarina beni dinlemediniz diye :))

Aradan bir sure gecti (benim her zaman bir avuc olan saclar yarim avuca dustu tabii bu arada) kocakisisi mizildanmaya basladi yahu benimde saclarim dokuluyor sanirim sen haklisin diye! Buyur burdan yak! Ben deyince kimse inanmiyor ta ki kendi baslarina gelene kadar. Havadan mi sudan mi derken bir sure sonra farkettik ki cevremizdeki cogu kisi aslinda normalden fazla sac dokulmesi yasiyormus burada. Ancak sebebi nedir ne degildir halen daha bulabilmis degiliz :(
Sebebi bulamadik bari tamamen kel olmadan cozumu bulalim diyerekten ve kuaforun sonsuz israrlari sonucu Kerastase'i bir miktar zengin etmis bulundum :) Lakin nafile... Azalsa da durmadi sac dokulmesi :(

Gecenlerde denk geldigim bir promosyon sonucu bu haftasonu kendimi Singapur'un en unlu sac bakim merkezlerinden birinde buldum. Dedim belki sirf sac bakim merkezi oldugu icin bir ise yarar. Nitekim kuaforlerden farkli olarak bu sac bakim merkezleri sadece sac problemlerine yonelik hizmet veriyormus. Zaten iceride kadinlarin yanisira kel beylerin de bulunmasi bana biraz daha dogru yerdeymisim izlenimi verdi :)))

Neyse efendim gittik once sac diplerimin ve derimin taramasini yaptilar. Sonrasinda sac dokulmesi problemimin aslinda derimin ve yag bezlerimin duzenli calismadigindan kaynaklandigi sonucuna vardilar. Tabii bunlara en buyuk sebeplerden biri stresmis! Iyi de kardesim ben kendimi bildim bileli hep stresliyim orayi gec diyemedim tabii :) Sonuc olarak dokulmenin onlenmesi icin bir seri sac bakimi uygulanacak, sacima ve sac derime normalde nasil calismasi gerektigi ogretilecek! mis. Ancak tahmin edersiniz ki bunu bedavaya yapmiyor arkadaslar, hani kel olmamanin da bir bedeli var :)) Dedim ki once su bedava olan sac bakimini bir yapin gorelim nedir ne degildir sonra karar verelim gerisine cunku benim bunca yildir kafama surmedigim sey kalmadi yine dokuluyor yine dokuluyor.


Bu sac bakim merkezi ile ilgili olarak hosuma giden ve icime sinen tek sey tum urunlerinin dogal bitki ve otlardan uretilmesi oldu. Iceri girince kuaforlerdeki gibi parfum ve kimyasal karisik bir hava degil de daha cok baharatci dukkani gibi kokan bir hava karsiliyor sizi :) Bakim urunlerinin en onemli bilesenleri de Cinlilerin mucizevi bitkisi "ginseng". Bu bitkiyi gordukce aklima hep Pan'in Labirenti adli filmde kizin annesinin yataginin altina koydugu o insanimsi bitki geliyor.

Neyse dedigim gibi icerisi buram buram ot kok kokuyordu ve sac bakimini da tamamen dogal urunlerle yaptilar. Icmek icin ikram ettikleri cay bile ginseng cayi, tadi da fena degildi. Gelgelelim kullandiklari malzemeler dogal hic kimyasal yok falan ama kafam dunden beri baharatci dukkani gibi kokuyor :( Hani verdikleri sampuan bile badem yagindan da beter...

Badem yagi deyince aklima bu sac dokulmelerine careler aramaya basladigim ilk yillar geldi. Lisedeyim o zamanlar ve hani simdiki gibi dunya kadar sac bakim urunu falan da yok piyasada. Olanlarda ates pahasi ve ben bir gariban memur cocugu :) Olur ya su sacma sapan genc kiz dergileri, Hey Girl falan gibi, iste onlardan birinde sac dokulmesi icin dogal maske diye okudum hemen atladim tabii ben. Tarifi tam hatirlamasam da ana bilesenler zeytinyagi, badem yagi ve yumurta idi. Ben bunlari bir kasede birlestirdim ve kafama surdum guzelce.

Ancak dikkat etmedigim bir nokta var yumurtanin sadece sarisi konacakmis karisimin icine :)) Bir sure sonra benim kafadan bozuk yumurta kivaminda kokular gelmeye baslayinca anladim tabii durumu :) Ama nafile aradan yarim saat falan gecti tabii bu arada ve yumurta benim kafanin sicakligi ile pisti bile :D Birde yetmezmis gibi o saci soguk su ile degil sicak su ile yikamadim mi! Allahim yok boyle bir igrenclik, saclarimin arasindan parca parca rafadan yumurta kivaminda yumurta aklari cikiyor :( Bir yandan kokudan oguruyorum bir yandan aritmaya calisiyorum ama ne fayda! Sanirim on kez falan yikadigim halde yine de tam anlamiyla temizlenmedi sacim. Ve dolayisiyla ilerleyen gunlerde (en az 2-3 gun) surekli bir haslanmis yumurta kokusu ile yasadim, sacimi her tarayisimda aralardan cikan sumuksu yumurta beyazlari da cabasi :)) Sanirim o gun saclarimi gidip kokten kestirmeye en yaklastigim gundu, cok sukur pazar gunu kuaforler acik degildi o zamanlar :)))


Dun sonuc olarak, bedava bakimimi yaptirdiktan sonra sac dokulmemin cok kotu olduguna ve mutlaka bu sorunu cozmem gerektigine dair bir dizi konusma dinledim, sanki ben bunlari bilmiyormus gibi. Firmalarinin ne kadar iyi oldugundan tutun da kac yildir bu isi yaptiklarina kadar ve ne kadar cok insani bu problemden kurtardiklarina kadar... Ikna oldum mu? olmadim sanirim cunku bu yasima kadar kafama surmedigim sey kalmadi okudugunuz gibi ama yine de bir ise yaramadi. Lakin sac bakim uzmaninin bana satmaya calistigi sac bakim paketini uzunnn bir pazarliktan sonra dortte biri fiyatina aldim :D
Birde bunu deneyelim bakalim. Bakarsiniz gercekten bir ise yarar, zaten eger bu da ise yaramazsa ya saclari sifira vurduracagim ya da kafami arap sabunuyla yikamaya baslayacagim haberiniz ola :)

Friday, June 3, 2011

Bangkok Gezisi 2. Bölüm

Kaldigimiz yerden devam ediyorum anlatmaya, birinci bolumu kaciranlari lutfen iki onceki posta alalim :)

Hatirlarsaniz yorgun argin bir tarihi turistik gunun ardindan, kandirilmis, dolandirilmis ve yorulmus bir bicimde kendimizi otele atmistik :) Ertesi sabah yine erkenden uyandik ve hemen metroya atladik. Maksat yemek kursu icin bulusma noktasina gitmek. Yemek kursu da nereden cikti derseniz, gitmeden once Bangkok da yapilacaklar nelerdir diye internette arastirirken gordum ki bu "Thai cooking school" olmazsa olmazlardanmis. Eh bende pisirmeye, yemeye ve farkli lezzetleri denemeye duskun oldugum icin kocakisisinin basina eksidim "katilalim nolur, nolurrr" diye :))) Kocakisisi once mirin kirin etti "bak Phuketteki fil turuna donmesin", "ben oyle milletin pis mutfagina girip yemek pisirmem" falan dediyse de kurtulamadi benden :) Allem edip kallem edip razi ettim yine, ama sonra kendisi bile dedi iyi ki ayarlamisiz diye :)


Neyse efendim bulusma noktasina gittik kadinla bulusacagiz. Tabii kadin mi erkek mi onu bile bilmiyoruz aslinda, bir tek adini biliyoruz o da birsey ifade etmiyor bize tabii ki :) Bir baktik ki erkekmis, yani aslinda ucuncu tur de olabilir zira pek bir efemine idi ascimiz ama bize ne cinsiyetinden deyip kendi isimize baktik :D


Bu arada dusuk sezon oldugu icin oldukca sansliydik zira yogun sezonda ogrenci sayisi 10-15 oluyormus, biz sadece uc kisiydik ve oldukca verimliydi. Ilk olarak yoldan ucuncu kisiyi de alip yerel pazarlardan birine dogru yollandik ve pazar turuna basladik. Normalde turistlerin pek girmedigi bu pazarlarida gorme sansini elde etmis olduk, yoksa nereden bulup gezecegiz. Pazar yeri sehrin her yaninda oldugu gibi cok pisti ve her yer dokuluyordu. Ancak tum bunlarin disinda rengarenk, bir kismini bu taraflara gelince tanidigimiz ancak bir kismini hic gormedigimiz turlu sebze, meyva ve etlerle doluydu.


Bu kisim daha cok etlerin ve deniz urunlerinin satildigi kapali kisim. Kapali dediysem sadece catisi kapali :)) Orta tezgahta bol bol balik ve sol kosede de pandan yapraklari goruluyor.


Bunlarda bir baska tezgahtan, ev yapimi farkli farkli tofular ve cesitli makarnalar. Su sari renkte olanini hic gormemistim onceden. Bu arada "glass noodle" dedigimiz seffaf makarnalarin dusundugumuz gibi pirinc unundan degil de aslinda soya filizinin kokundeki tohumlardan yapildigini ogrendik...


Kocakisisinin tadini bebek sumugune benzettigi "fish ball" lar yani balik kofteleri. Yanlarinda da kocaman kalamarlar.


Bu fotograf favorilerimden biri, meyva satan kadinlar oyle dogal cikmislar ki meyva tezgahlarinin arasinda :)


Ama en favorim iste bu fotograf... Teyzeye poz verdirsek bu kadar guzel ve dogal olamazdi sanirim :) Bizim en sevdigimiz kucuk muzlardan seciyor. Eh buralar tropik adalar oldugu icin en cok bulunan ve en ucuz meyvalardan biri muz! Koskoca bir hevenk muza sadece 1 dolar vermek inanilmaz. Hemde tadi o bizim marketlerden aldiklarimiza kiyasla mukemmel.


Burasi da sebzeleri ve yesillikleri aldigimiz reyonun onu. Asci oncelikle bize yerel Thai sebze ve baharatlarini tanitti sonrada alisverisimizi yapip ellerimizdeki kucuk sepetlerimize doldurduk herseyi :)


Bunlar Thai patlicanlari. Nasil patlican dediginizi duyar gibiyim :)) Biz bir suredir normal patlicandan kucuk "Brinjal" patlicanlarina ve uzun, ince Japon patlicanlarina alismistik ama bu ufakliklari gorunce bizde sasirdik :) Renkleri de baska baska, bayildimmm. Birde baska bir cesit var ki daha once hic gorup duymamistim (ne yazik ki resmi yok) o da "pea eggplant" yani bezelye patlicani diye geciyor, zira her biri bezelye kadar!


Bu sepetin icindekilerde cicekler, evet bildigimiz cicek ama yemeklik! O nasil oluyor derseniz bende pismisini hic denemedim ama asciya sordugumuzda yemegin icine "filler" yani dolgu maddesi olarak kondugunu ama tadi tuzu ve herhangi bir aromasi olmadigini soyledi. Yani bir nebze adamlar buldugu otu koku herseyi yemekteler :)))


Bir diger tezgahta artik bizim gormeye iyice alisik oldugumuz bir manzara; kafalariyla birlikte pisirilmis kumes hayvanlari. Sanirim uzakdoguya ilk ziyaretimiz olsaydi dusup bayilabilirdim bunlari gorunce :) Bu arada soylemeyi ve fotograflamayi unuttum, ilk geldigimiz gece seyyar sokak saticilarinin birinin arabasinda bir obek dolusu bocek gorduk, hemde nar gibi kizartilmis! millet deli gibi aliyordu :)


Iste bahsettigim sokak saticilarindan ve yiyecek tezgahlarindan bir ornek daha. Pislige ve her yanin nasil dokuluyor olduguna dikkat lutfen! Bizim cesaret edipte birsey yiyebilecegimiz bir yer degil ne yazik ki uzakdoguda ki sokak saticilari.


Pazar turunu bitirip elimizde sepetlerimiz ve pisirmek icin aldigimiz malzemelerle kursun yolunu tuttuk. Asci bir ara bizi oylesine kenar mahallelere ve izbe yerlere soktu ki eyvah! dedim, simdi kesin her yanindan pislik akan bir yere gidecegiz burnumuzdan gelecek veya daha da kotusu bu adamin pesine takildik sonumuz ne olacak belirsiz!


Az sonra o kirik dokuk sokaklarin arasinda bir apartmana girdik. Endiseli gozlerle neredeyiz diye bakarken binanin en ust katina ciktik. Yanyana iki daireyi birlestirip yemek okulu haline getirmisler ve apartman boslugunu da ocaklari yan yana siralamak icin kullanmislar :) Oldukca sirin ve temiz bir yerdi hemen icimize sindi. Zira sonradan farkettik ki bizim asci muslumanmis dolayisiyla temizlik anlayisi bize yakin sayilirdi.


Ilk is olarak aldigimiz tum sebze, meyva ve otlari yikadik ayikladik. Su asagida gordugunuz bulasiklik vari tablaya koyduk suzulmeleri icin. Adi her ne ise o seye bayildim ama koskoca sazdan seyi de alip eve gelmem mumkun degildi ne yazik ki :(


Baharatlarimiz...


Bunlarda her birimiz icin ayri kesme tahtasi ve kestiklerimizi koymamiz icin tabaklar ve sosluklar :)


Ilk olarak coconut milk (hindistan cevizi sutu) hazirlamayi, tamarind sos hazirlamayi - ki ben bu garip sebzemsi seyi gorunce neye yarar bu vicik sey diye meraktan oluyordum, ogrendim rahatladim! - glass noodle haslamayi ve citir tavuk hazirlamayi ogrendik ve uyguladik.


Ilk pisirdigimiz yemek "Chicken Galangal Coconut Soup - Tom Kha Gai" idi, yani hindistan cevizi sutlu ve zencefilli tavuk corbasi.


Adi oldukca garip gelse de ozellikle uzak dogunun cok bilindik ve lezzetli corbalarindan biri. Corbayi pisirmek 5 dakikamizi aldi :) Pisirir pisirmez de oturup afiyetle mideye indirdik. Allahim yok boyle bir lezzet patlamasi! Master chef den caldim bu lafi :P Inanilmaz aromali ve hafif bir corba, en kisa surede yeniden yapmaliyim tadi hala damagimda...


Sonrasinda bir sonraki yemegi hazirlamaya basladik; Chicken with Cashew nut - Gai Phad Med Ma Muang, yani Kaju fistikli tavuk...


Kajulu tavugumuzda 5 dakika icinde tabagimizdaki yerini aldi ve afiyetle yendi :)


Sonrasinda asci bize "sticky rice" yani yapiskan pirinc (valla ben bu kadar uydurabildim ismini, daha uygun isim bulan olursa paylassin lutfen) yapmayi gosterdi. Oldukca yuksek miktarda nisasta iceren pirincler asagida gordugunuz ilginc sazdan kap kullanilarak suya degmeden buharinda pisiriliyor. Sonrasinda da haslanan pirincleri ellerinde yuvarlayip top haline getirerek birseylerin yaninda servis ediyorlar.


Bizde sticky rice lari bir sonraki tabagin yaninda; "Spicy Mungbean Noodle salad - Yam Woon Sen" yani karidesli seffaf makarna salatasinin yaninda yedik. (Allahim bu nasil feci bir ceviri boyle, Turkce Ingilizce ve Tai hepsi birbirine girdi)


Yapilanlari yine afiyetle yedikten sonra bir sonraki basamak green, red ve masaman curry paste hazirlamayi ogrenmek ve ayrica chili paste hazirlamakti. Iste bunlari hakikaten Turkceye ceviremedim, bizim salcalarin farkli farkli uzakdogu versiyonlari diyeyim bitsin :)


Kocaman bir havanda chili paste hazirlamak icin canimiz cikti :D


Sonrasinda da uzakdogunun meshur "fish cake" lerini, yani balik mucver gibi bisey, hazirlamayi ogrendik ve kocaman bir tabak hazirladik. Tabii bunlar fish ball dan pek de farkli olmadigi icin kocakisisi de bende pek yiyemedik. Neyse yine de ogrenmis olduk, hani yarin obur gun biri sorarsa pisiririm :D


En son ogrendigimiz yemek; Red Curry Chicken - Kaeng Phet Gai idi, yani kirmizi kori soslu tavuk. Yalniz kori sosu hayatta yenilebilecek en aci soslardan biri oldugu icin son tabagi goz yaslari icerisinde bitirmek zorunda kaldik. Hem zaten o kadar cok seyi yemekten dolayi patlamak uzereydik artik :)))


Kapanisi da tatli ile yaptik tabii ki ve Hindistan cevizi sutunde Pandan yaprakli muz pisirdik. Bir onceki tabaktan alev alev yanan dilimize damagimiza ilac gibi geldi. Eh tatliya da bayilirim zaten :))


Kapanisi tatli ile yaptiktan sonra tam mide fesati gecirmek uzereyken kursu sonlandirdik. Bu kadar uzun uzadiya anlattigima bakmayin, bu yapilanlarin hepsini tam yarim gunde tamamladik :))) Her yemek sadece 5 dakikada pisiyor, en uzunu yikama ve kesip dograma kismi, eh birde yeme fasli tabii ki :) Yemek kursunu basariyla tamamlayip mutlu mutlu oradan ayrildik ve sisko gobeklerimizi sivazlayarak gunun geri kalani icin planladigimiz Chatuchak Marketine dogru yola ciktik. (Kursla ilgilenenler olursa buraya tiklayin lutfen)

Bu market bizim sali pazarlari gibi ama sali pazarina kiyasla on kat kadar buyuk ve her turlu seyin satildigi biryer, hatta canli hayvan satanlar bile vardi. Bizde gitmeden arkadaslardan duymustuk Bangkok'un alisveris cenneti oldugunu dedik kacirmayalim bu firsati ucuza buyuk markalarin taklitlerini almak fikri fena degildi yani :) Lakin hicde bekledigimiz gibi degildi. Oncelikle bu market sadece haftasonlari acildigi icin cok cok kalabalikti. Dukkanlarin herbiri kucuk barakalar seklinde oldugu icin heryer itis kakisti. Pislikten bahsetmiyorum bile ayaklarimiz vicik vicik gezdik butun gun :( Birde o pislikte kenarda kosede her yerde yemek yapip yemek yemiyorlar mi inanilir gibi degil! Ozellikle bir koku vardi tum yolculuk boyunca bizi mahfeden, sonradan anladik ki balik sosuymus o ama bildiginiz insan diskisi gibi kokuyordu o kadar agir! Ustune birde bir suru kalitesiz malla karsi karsiya kalinca - ki biz unlu markalarin taklitlerini bekliyorduk - oldukca moralimiz bozuldu.

Tam o sirada, yorgunuz ve onca yemek sonrasinda hala daha sindirim sorunu yasiyoruz, girdigimiz kisimda kosede bir kahve dukkani gorduk. Colde vaha bulmus gibi olduk :) Cunku uzakdogunun kahve anlayisi batidan oldukca farkli onun icin kaliteli kahve ve kahve makinesi bulmak oldukca zor. Sokak saticilarininki genelde bol sulu ve sutlu kahve harici herseye benzer bir sivi oluyor. Eh durum boyleyken niye vaha diyorsun diyeceksiniz cunku o karmakarisik pazarda, kucucuk dukkanda neredeyse dukkanin boyunda tam techizatli bir kahve makinasi vardi. Kocakisisine dondum bak kahveci guzele benziyor icelimmi demek icin, birde baktim ki bizimki kahvecinin onundeki kucuk taburelere coktan cokmus bile :)))



Pazarda biraz daha dolastiktan sonra pek birsey bulamayacagimizi anladik. Ben birkac tisort kocakisisi de bir iki sort aldiktan sonra otele donmeye karar verdik, zira yorgunluktan ayaklarimiz tutmuyordu :)
Donus yolunda ugradigimiz markette su paketleri gorunce resimlerini cekmeden duramadim :D Caymidir seker midir bilmem ama bu ne ya Fitne diye markami olur koptuk gulerken :)))


Ertesi gunun cogunlugunu da yine alisveris icin ayirdik. Zira millet Bangkok'a sirf alisveris icin geliyor ve bavullar dolusu esya ile donuyormus. Zaten bizde gorup teyid ettik :) Iste onun icin sabah erkenden kahvalti yapip Pratunam Market ve Platinum Mall adli alisveris merkezlerine dogru yollandik. Once Pratunam Marketi gezelim dedik (zaten ikisi karsilikli) ve oraya yoneldik. Bir onceki gun gezdigimiz sali pazari gibi yere cok benziyor ancak daha izbe ve kalitesiz. Neredeyse dukkanlarin cogunun onunde bile durmadan gectik cunku kumaslarin kalitesi toz bezinden bile kotu (hele hele benim gibi tekstilin kalbinden gelmis biri icin). Dikisler ve modeller desen oyle, herbiri resmen agliyor asla ve asla uzerime giymeyecegim ucube modeller. Nasil anlatsam bilemedim... Mesela en adi jarseden buluz dusunun pembe, uzerine mor gupurden motifler yapmislar yakasina ve kollarina da firfir falan takmislar!! iste oyle seyler, korku filmi gibiydi :))

Tabii esas korku filmi gibi olan kisim ilk giriste aa burda guzel mayolar varmis dedigim bir dukkanin icindeki olgun cagla buyuklugundeki hamam boceklerini farkettigimiz ve dukkana girmeden oradan uzaklastigimiz kisimdi. Bir de uzerine yururken dukkanlardan birinde, dukkan diyorum ama sokak aralarinin uzerini kapamislar yere de bir tahta platform koymuslar al sana dukkan! Iste o dukkanlardan birinde yaklasik iki uc karis buyuklugunde sican (vallahi abartmiyorum) gormemle hizlanmam bir oldu. Kocakisisi dur nereye demeye kalmadi kendimi on metre oteye attim hizlica :))) Ancak o zaman soyleyebildim ona gordugum sicani. Isin en ilginci kocakisisi sicana degil bana sasirdi "eskiden olsa cigligi basardin simdi sessizce uzaklasiyorsun" diye :) Sonrasinda da baktik bu pazaryerinde de bizim istedigimiz birsey yok karsi taraftaki Platinum Mall adli alisveris merkezine girdik.

Ne yazik ki orada da cok buyuk hayal kirikligina ugradik zira durumu kocakisisinin su cumlesi cok iyi acikliyordu "karsi taraftan eli biraz para tutanlar burdan dukkan kiralamis ama geri kalan hersey ayni" diye. Bir suru ucuz ve kalitesiz mallarla doluydu her dukkan, coguna bakmadik bile. Bir iki yerde begendigim seyleri denemek istedim ama denettirmediler bile! Boyle de bir sacmalik var denemeyip alicaksin. Buradakilerin cogu 36 bedenden bile kucuk seni de kendileriyle ayni zannediyorlar. Hatta saticilardan birine "denemeden nasil alayim ya kucuk gelirse" dedim de oturup bes dakika beni suzdu sonrasinda da "olur bu sana" dedi!! Oldu senin lafinla olacak o gomlek bana!! Oldukca sinirlendik ve denemeden de birsey almayacagimiz icin, ayrica turistlere boylesine kotu bir muamele yaptiklari icin orada kurus harcamamaya karar verdik ve ayrildik.

Gunun cogunu bu sacma sapan alisveris mekanlari ile harcamis bulunduk, keske ilk gun gezemedigimiz Wat Arun tapinagina gitseydik diye uzulduk biraz. Gerci daha fazla tapinak ve budha gorecek halimizde yoktu ya :))
Sonrasinda ilk geldigimiz gece gittigimiz yerdeki cay ve baharat dukkani aklimiza geldi ve oraya gidip kendimizi aromali caylarla odullendirmeye karar verdik. Vermez olaydik! O yorgunlukla alisveris merkezinin icinde tam 1,5 saat dolanip aradik cay dukkanini! Ne inat bizdeki de :) Yok bu taraf degil diger tarafti sanirim, yok bu kat degil bi ust kat derken tam 1,5 saat gezdik ve yorgunluktan bittigimiz anda dukkani bulduk; dukkan kapanmisti!!
Boylede bir sacmalik var hayatimizda neyi sevsek koku kuruyor, neye el atsak uretimi duruyor veya soyu tukeniyor, saka gibi! Zaten sirf bu sebepten dusunuyorum acaba RTE taraftari mi olsam napsam diye :D
Neyse efendim cayci da kapanmis, oldukca verimsiz ve beraketsiz bir gunu tamamlayip otele donduk erkenden.

Yattik uyuduk diyecegimi saniyorsaniz yaniliyorsunuz :)) Yikanip suslenip tekrar attik kendimizi sokaklara. Cunku aksam yemegi icin kendimize nehirde bot turu ayarlamistik ve oraya dogru yola koyulduk.


Gece nehirde tekne turu ve aksam yemegi, nehrin iki yanindaki isil isil binalar ve tapinaklar oldukca buyuleyiciydi. Tabii kotu ve salas yerleri de doluydu ama gecenin karanligi onlari oldukca iyi gizlemisti :) Ne yazik ki isik cok az oldugu icin fotograf cekemedim bende bol bol kameraya aldim, onun icin fotograf yok. Ama bu fotograflarda gorunenleri geziyi yaptigimiz teknenin internet sitesinden aldim, gercege oldukca yakinlar :)
Olurda gidip katilmayi dusunen olursa diye suraya tiklayiniz lutfen :)


Bunlarda geceden geri kalanlar; Bangkok hakkinda kitapcik ve bize verdikleri yasemin ve nilufer cicekleri...


Bangkok da son gecemizi boyle guzel bir sekilde sonlandirdiktan sonra, agzimizin kenarinda yapisip kalan ufak bir tebessumle donduk geride kalan hayatimiza ve gunluk telasemize...
Iste benden bu kadar :)
Guzel bir haftasonu dilerim hepinize.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails